Binaenaleyhne kürsînin, ne Arşın Allaha izafeti izafeti tahayyüz değildir. Mülk-ü tasarruf, zabt-u teshir ve hükm-ü emir gibi tecelliyat ile bir izafeti rububiyettir. Be l li ki din ehli, muhakkak mutlu olacak, küfür (inkâr) ehli de muhakkak ceza ve azab görecektir. Bunlar her nereden gelse kendi istekleriyle, kendi Küfürolmuş bir sektör, mezhepsizler baş aktör, Milletimiz şaşırmış, cahillik esas faktör. Zamane insanı Şeytan vurmuş şamarı, yırtık hayâ damarı, Hoş karşılar içkiyi, zinayı ve kumarı. Nankör insan Nankörlük eder insan, nimet veren Allaha, Gördüğünü bilirken, girer nice günaha. Kişinin değeri Evindetemizlendikten (abdest aldıktan) sonra beni evimde ziyaret edene ne mutlu! Ziyaret edilenin şanına düşen ve azametine yakışan, ziyaretçisine ikramda bulunmaktır! bu hareket dinin direği, küfür ile İslâm'ın arasını ayırt eden alâmet olup, mertebece hac vesair ibâdetlerden önce gelsin; onu tembellikle terkedenin Kadirsuresinin "Bin aydan hayırlıdır." âyeti de bu manayı teyid eder. Kadir, bizim de kadir ve haysiyet tabir ettiğimiz üzere şeref ve azamet mânâsına olmasıdır ki, azamet ve şeref gecesi demek olur. Bu şeref ve değer, hem o geceyi ihya edene ve GDragon Yaptığı Paylaşım Yüzünden Türk Hayranlarından Büyük Tepki Gördü! Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen İstanbul Taksim patlaması dünyada pek ilgi görmedi her zamanki gibi. Fakat dün Brüksel Havaalanında gerçekleşen Fast Money. Allah'a, Peygamberlerine, Kur'an-ı Kerim'e, din ve imana, -haşa- küfr etmek, sövmek, ihanette bulunmak veya bunlardan birini hafife almak küfürdür. Böyle bir söz ve davranışta bulunan kimsenin derhal tevbe istiğfarda bulunup nikahlarını yenilemeleri Allah'a yapılan küfür, inançsızlık nedeniyle değil de dil alışkanlığı sebebiyle öfke anında ortaya çıkmışsa, bu sözünüzle dinden çıkılmadığı gibi, eşler arasındaki nikah da bozulmaz. Çünkü burada maksat dini değerlere küfretmek olmadığı gibi söyleniş anı da sağlıklı düşünmeyi ortadan kaldırmış olma ihtimali taşımaktadır. Ancak Allah'a, Peygamberlerine, Kur'an-ı Kerim'e, din ve imana, -haşa- küfr etmek, sövmek, ihanette bulunmak veya bunlardan birini hafife alan kişinin derhal tevbe ve istiğfarda bulunması ve tekrar böyle büyük bir hataya düşmemesi gerekir. Bir müslümanın dine sövmesi asla caiz değildir. Konunun detayına gelince; Elfaz-ı küfür, Hz. Peygamberin getirdiği vahyi ve buna bağlı olarak ortaya konan hükümleri alaya almak, küçümsemek ve sövmekle meydana gelir. Bunu yapan bir kimse küfre düşer ve dinden çıkmış olur. Ancak alimler elfaz-ı küfrü kullanan kişinin dinen mükellef olmasını, sarhoşluk ve uyku halinde bulunmamasını, küfür lafzını bir zorlama olmadan isteyerek ve kasten kullanmış olmasını şart koşarlar. Alimlerin çoğunluğu, söylediği sözün küfre götürdüğünü bilmeyen ve elfaz-ı küfrü hata sonucu telaffuz eden kimsenin kafir olamayacağı görüşünde birleşmişlerdir. Bu itibarla öfke halinde söylenen elfaz-ı küfür lafızları sarhoşken söylenen sözler gibi kabul edilmez. İmam Şafi ve İmam Ahmed’in bir rivayete göre sarhoşluğu mazeret saymamaları dikkate alınırsa bu sözlerin kızgınlık anında söylenmiş olması da bir mazeret olarak kabul edilemez. Bir kimsenin süreklilik arz etmeden kızgınlık anında elfaz-ı küfrü telaffuz etmesi küfrü gerektirmekle birlikte, yaptığı hatanın büyüklüğünü anlayarak anında tövbe ve istiğfar etmelidir. Bu konuyla ilgili olarak Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'nin “ELFAZ-I KÜFÜR" maddesine c. 11, bakılabilir. Bu bilgiler Diyanet İşleri Başkalığı'nın sitesinden alınmıştır. Aradığınız kelime sarı renk ile işaretlenir. Yazı boyutu WhatsApp Yazıcı Tevbe edilen günah affedilir Sual Tevbe edince çok büyük de olsa günahımız affolur mu? Tekrar günah işleme ihtimalinden dolayı, tevbe etmemek daha iyi olmaz mı? CEVAP Tevbe edenin günahları affolur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir Tevbe eden, günah işlememiş gibi olur. [İbni Mace] Tekrar günah işlerim korkusu ile tevbeden vazgeçmemelidir! Günahkâr bir kul, tevbe edince, Cenab-ı Hak, hem o kulunun günahlarını affeder, hem de kulu tevbe ettiği için sevinir. İki hadis-i şerif meali Çölde devesini kaybedip sonra bulan kimsenin sevinmesinden çok, Allahü teâlâ, kulunun tevbe etmesine sevinir. [Buhari] Allahü teâlâ, tevbe edenin tevbesinden dolayı, susamış kimsenin, suya kavuşmasından, çocuğu olmayanın çocuk sahibi olmasından ve bir şey kaybedenin o yitiğini bulmasından daha çok sevinir. Her kim içten ve bir daha günaha dönmemek üzere Allah’a tevbe ederse, Allah da onun günahlarını yazan iki meleğe, kendi organlarına ve günah işlediği yere, bütün bunlara günahlarını unutturur. [Ebu-l-Abbas] Allahü teâlâ, herkese unutturunca günah işlediğine şahit kalmaz. Ne büyük lütuf ve ihsan. Biz günahımıza pişman olunca, Cenab-ı Hak seviniyor. Bir âyet meali de şöyledir Ey müminler, Allah’a tevbe edin ki kurtuluşa eresiniz. [Nur 31] Sual Günahım çok, ne yapsam Allah beni affetmez demek doğru mudur? CEVAP Çok yanlıştır. Çünkü Cenab-ı Hak, tevbe edilen her günahı affeder. Bir kâfir, küfrüne tevbe ederse, mümin olur, bütün günahları affolur. Bir mümin de Allah’a şirk koşsa, sonra pişman olup tevbe etse Allahü teâlâ affeder. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki Allah’ın rahmetinden ümit kestirip [dinden] nefret ettirenlere Allah lanet etsin! Kolaylaştırın, güçleştirmeyin! [Nesai] Allah’ı kullarına sevdirin ki, Allah da sizi sevsin! [Taberani] İnsanlara Rablerinden bahsederken, korku ve sıkıntı veren şeylerden söz etmeyin! [Beyheki] Hak teâlâ buyurdu ki, kulumun, günahı göklere kadar yükselse, benden ümit kesmeyip, af dilerse affederim. [Tirmizi] İhlasla "La ilahe illallah" diyen Cennete girer. [Beyheki] Bir kimse, yakînen Allah’ın Rab, benim de Peygamber olduğuma inansa, Cehennem ona haram olur. [Hakim] Allahü teâlâ, günahını affından büyük görene şiddetli gazap eder. [Deylemi] Kâfir, Allahü teâlânın rahmetinin çokluğunu bilse, Cennetten ümit kesmezdi. [Müslim] İyilik ve ibadet edene büyük ecir verileceğini müjdeleyin, nefret ettirmeyin! [Şir’a] Ömründe bir defa Allah’ı anan veya Ondan korkan Cehennemden çıkar. [Tirmizi] Allahü teâlâ buyurdu ki, "Ey kulum, af dilediğin müddetçe, günahlarının çokluğuna bakmadan affederim. Günahların bulutlara kadar yükselse de yine affederim. Yer dolusu günahla gelsen, yer dolusu mağfiretle karşılarım. Yeter ki iman ile gel!" [Tirmizi] Allahü teâlâ, Davud aleyhisselama vahyetti ki - Ya Davud beni sev, beni seveni sev! Beni de kullarıma sevdir! - Ya Rabbi bunu nasıl yapayım? - Nimet ve ihsanlarımı onlara hatırlat, onlar benden ancak iyilik beklesinler. Allahü teâlâya hüsn-i zan Müslüman ömrünün sonlarına doğru, öleceği zaman Allahü teâlâya daha çok hüsn-i zan etmelidir! Yani Ben her ne kadar günahkâr isem de, Allahü teâlâ beni affeder diye ümit etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki Ölürken mutlaka Allahü teâlâya hüsn-i zan etmelisiniz. [Müslim] Allahü teâlâ, "Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl zannederse öyle bulur" buyurdu. [İbni Hibban] Yani "Allah, beni affeder" diye ümit ediyorsa onu affeder. Allah’tan ümidini keserek, "Ben mutlaka Cehennemliğim" diyorsa Cehenneme gider. Ölüm döşeğindeki biri, Peygamber efendimize Cehenneme gitmekten korkuyorum; fakat Allah’ın rahmetinden de ümidimi kesmiyorum dedi. Resul-i ekrem, Müminin kalbinde korku ile ümit varsa, Allahü teâlâ da ona umduğunu verir, korktuğundan da emin eder buyurdu. Tirmizi Günahlar örtülecek Sual Tevbe edilen günahların affedildiğini kitaplardan okuyoruz. Âhirette bu günahlar, bizim yüzümüze vurulacak mıdır? CEVAP Hayır, asla vurulmayacak, hattâ öyle bir günah işlediğimiz bile unutturulacaktır. Günahımız hatırlatılınca rezil oluruz. Allahü teâlâ affettiği kulunu rezil etmez. Bir hadis-i şerif meali Allahü teâlâ, tevbe edenin günahlarını, yazıcı meleklerine unutturduğu gibi, kulun kendi organlarına ve dünyada bunu bilenlere de, unutturur. O kimse, Allahü teâlâya kavuşunca, artık günahı sebebiyle aleyhine şahitlik edecek kimse kalmaz. [ Bir âyet-i kerime meali de şöyledir Allah, o müminlerin geçmişte yaptıkları en kötü hareketleri bile örtüp bağışlayacak ve yaptıkları amellerin en güzelleriyle mükâfatlar ihsan edecektir. [Zümer 35] Bu ne büyük nimettir! Hem günahlar örtülüp gösterilmeyecek, hem de en güzel mükâfatlar verilecektir. O hâlde tevbe edip, tevbesinde sadık olan kullardan olmaya çalışmalıyız. Affedilmeyen günah mı? Sual Bir arkadaş, içki, kumar, faiz, zina ve livata gibi hemen her büyük günahı işlemiş. Tevbe edip, bunların hepsini bırakmış ama, Allah beni kesinlikle affetmez diyor. Allah hangi günahları affetmez? CEVAP Allahü teâlâ, tevbe edilen her günahı affeder. Affetmediği tek günah yoktur. Müşrikleri, kâfirleri bile tevbe edince affediyor. İki hadis-i şerif şu mealdedir Hak teâlâ buyurdu ki Ey Âdemoğlu, dua edip, benden af dilersen, günahların ne kadar çok, ne kadar büyük olursa olsun, hiç birine bakmadan seni affederim. Göklere ulaşacak kadar günah işlesen; ama rahmetimden ümidini kesmeyip, benden mağfiret dilersen, seni affederim. [Tirmizi] Tevbe eden kimse, hiç günah işlememiş gibi olur. [İbni Mace] Bir âyet-i kerime meali de şöyledir De ki, ey çok günah işlemekle haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden [bizi affetmez diye] ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah, [iman ehlinin] bütün günahlarını hiç şüphesiz affeder. Elbette O, sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir. [Zümer 53] Bu âyet-i kerime ve hadis-i şerifler gösteriyor ki tevbe edince her günah affolur. Sual Tam İlmihal’de, Tevbenin kabul olması için, namaz borcu ve kul hakkı olmamak lazımdır. Bir namaz borcu olan, bunu kaza etmedikçe, tevbesi kabul olmaz deniyor. Mesela içkiye tevbe eden kimse, namaz borcu veya kul hakkını ödemedikçe, tevbesi kabul olmaz mı? CEVAP Tevbesi kabul olmaz demek, mesela namaz borcu olan bir kimse, Yâ Rabbi, kılmadığım namazlar için tevbe ettim, bunları affet derse, kaza etmedikçe affedilmez, yani bu tevbesi kabul olmaz. Bunun gibi, üzerinde kul hakkı olan bir kimse, Yâ Rabbi, kul haklarımı affet derse, hak sahiplerinin hakkını ödemedikçe, helalleşmedikçe, yine kul hakları affedilmez, yani bu tevbesi kabul olmaz. Bir kimse içki içse, kumar oynasa ve yalnız içkiye tevbe etse, içki içme günahı affolur, kumarı bırakmadığı için kumar günahı affolmaz. Kumarı da bırakırsa ikisi de affolur. Günahlar birbirine bağlı değildir. Hangisine tevbe edilirse o affedilir. Sualdeki affedilmez ifadesi, Hiç affa uğramaz, doğruca cehenneme gider demek de değildir. Ahirette de, helalleşme olacaktır. Hak sahibi, ahirette hakkını helal ederse, mesele kalmaz. Helal etmezse, hakkı kadar sevablar alınıp, hak sahibine verilir. Böylece, kul borcu olanın, sevabları azalmış olur. Sevabları yoksa, hak sahibinin günahlarını, yüklenmek zorunda kalır. Namaz borcu olan da, affa veya şefaate kavuşarak cennete gider. Affa veya şefaate kavuşmazsa, kabirde, mahşerde çektiği sıkıntılar günahlarına kefaret olur. Günahların birine tevbe etmek Sual Bütün günahlarına değil de, bunlardan birine, mesela kumar oynamaya tevbe edilse, diğer günahlar geciktirilse, tevbe edilen günah affedilir mi? CEVAP Günahlar birbirine bağlı değildir. Elbette tevbe edilen ve bir daha yapılmayan günah affolur. Bu, kumar olur, içki olur fark etmez; fakat diğer günahların tevbesini geciktirmek doğru değildir. Tevbe ederken, şu üç şartı gözetmeli 1- İşlediği günaha pişman olup üzülmeli, 2- Günahtan hemen vazgeçmeli, 3- Bir daha yapmamaya karar vermeli. Bu üç şartı yapmadan, yalnız dille tevbe etmek, yalancılık olur. Günahtan sonra, hemen tevbe etmek farzdır. Tevbeyi geciktirmek, bu günahı işlemekten daha büyük günahtır. Bu günah, her gün bir misli artar. Bunun için de, ayrıca tevbe etmek gerekir. Berika Tevbe günahları affettirir Sual “Estagfirullah, ellezî lâ ilâhe illâ hü, el hayyel kayyume ve etübü ileyh” diyen savaştan kaçmış olsa da, bütün günahları affolur mealindeki hadis-i şerife göre, bunu söyleyen bid’at ehli veya kâfirin günahları da affolur mu? Namaz, oruç gibi Hak borçları ve hırsızlık, gasp gibi kul borçları da affolur mu? CEVAP Şartsız bildirilen bütün hadis-i şeriflerin, meşhur şartları vardır. İlk şart Ehl-i sünnet itikadında Müslüman olmaktır. Müslüman olmayan ve bid’at ehli olan, hangi istigfarı okursa okusun günahları affolmaz. Ehl-i sünnet itikadındaki bir Müslüman tevbe edince, kul ve Hak borçları hariç diğer günahları affolur. Kul borçları için, ödemek veya helalleşmek lazımdır. Hak borçları için de bunları kaza etmek lazımdır. Mesela, Kılmadığım namazlarıma, tutmadığım oruçlarıma, vermediğim zekâtlara tevbe ettim demekle o ibadetler yapılmış olmaz. Namazları kaza etmek, oruçları tutmak ve zekâtları vermek şarttır. Tevbesiz ölmek Sual Bir mümin, işlediği günahlara tevbe etmeden ölse, şefaate de kavuşamasa, mutlaka Cehenneme mi gider? CEVAP Ehl-i sünnet itikadında olmak önemlidir. Ehl-i sünnet olup sevabları günahlarından azsa ve şefaate de uğramamışsa, böyle bir kimsenin tevbe etmediği günahlarını Allahü teâlâ affedebilir. O kimse, Cehenneme uğramadan doğru Cennete gider. Birgivî vasiyetnamesi Puta tapsan da gel! Sual Hazret-i Mevlana, ne kadar liberal ve hümanist bir zatmış ki, Gel, gel, her kim olursan ol gel, müşrik veya Mecusi de olsan, puta tapsan da gel! diyor. Niye diğer İslâm âlimleri bu kadar liberal ve hümanist değildir? CEVAP Bu sözün liberal veya hümanist olmakla ilgisi yok. Bir insan çok büyük günah işler, affolmaktan ümidini kesebilir. Bir dinsiz, Cennet ve Cehennem varsa ben yandım diyebilir. Bâtıl din sahibi, Benim dinim bâtılsa cehennemliğim diye korkabilir. Hazret-i Mevlana bunlara, Korkma, ne olursan ol gel! diyor. Bu, Gel de öyle kal demek değildir. Müslüman değilsen Müslüman ol, günahkârsan tevbe et, önceki hâlinden dolayı ümitsiz olma! Allahü teâlâ tevbe edilip bir daha yapılmayan her günahı affeder demektir. Her İslam âlimi böyle diyor. Bunun aksini söyleyen, Gel de olduğun gibi kal! diyen hiçbir âlim yoktur. Tevbe bin kere bozulsa da af vardır Sual Peygamberlik iddiasında bulunan biri, Nisa sûresinin İman edip sonra küfre girenleri, sonra yine iman edip tekrar küfre girenleri, sonra da kâfirliklerini arttıranları, Allah ne bağışlar, ne de onları doğru yola iletir mealindeki 137. âyetini, Üç kere tevbesini bozan, tekrar tevbe etse de kabul olmaz. O, ebedî kâfirdir diye tefsir etmiş. Hâlbuki Hazret-i Mevlana Tevbeni bin kere bozsan da gel diyor. Peygamberim diyen bu adamın söylediği yanlış değil mi? CEVAP Peygamberim diyen kimsenin nesi düzgün olur ki? Elbette söylediği yanlıştır. Resulullah efendimiz, öyle tefsir etmediği gibi, hiçbir İslam âlimi de, bu âyet-i kerimeye öyle mânâ vermemiştir. Kur’an-ı kerime yanlış mânâ vermek Müslümanı küfre sokar. Mektubat-ı Rabbânî’deki hadis-i şerifte, Kur'an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur buyuruldu. Deylemî Bildirilen âyet-i kerimede, Kâfir olduktan sonra tevbe edenler affedilmez denmiyor, Kâfirliklerini arttıranlar, küfürde ısrar edenler affedilmez deniyor. Bir kimse, kaç kere küfre girerse girsin, sonunda tevbe ederse Müslüman olur. Yani bin kere tevbesini bozsa da, sonunda tevbe etmişse, son durumu geçerli olur. Hüküm, neticeye göre verilir. Büyük müfessirlerden İmam-ı Kurtubî hazretleri de buyurdu ki Bu âyet-i kerimeye göre, Musa aleyhisselama iman ettikten sonra, Üzeyir aleyhisselamı inkâr edip kâfir olanları, sonra Üzeyir aleyhisselama iman ettikten sonra İsa aleyhisselamı inkâr edip kâfir olanları, sonra da Muhammed aleyhisselamı inkâr ederek küfürlerini artırmış olanları Allah mağfiret etmez. Sonra da küfürlerini artırmış olanlar sözünün anlamı, Küfür üzere ısrar edenler demektir. Kurtubî Tefsiri Bir kimseye Üç hakkın vardı, artık tevben kabul olmaz demek, tevbe kapısını kapatmak ve Allah'ın rahmetinden ümit kestirmek olur. Allahü teâlâ, böyle kimselere lânet etmektedir. Bir hadis-i şerif Allah’ın rahmetinden ümit kestirenlere Allah lânet etsin! [Nesâî] Bir âyet-i kerime meali de şöyledir Ey günahta haddi aşanlar, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Zira Allah, bütün günahları affeder. O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur. [Zümer 53] Yine bir hadis-i şerif Hak teâlâ buyurdu ki “Kulumun, günahı göklere kadar yükselse, benden ümit kesmeyip, af dilerse, onu affederim.” [Tirmizî] Allahü teâlâ, kâfirlikten tevbe edenleri değil, küfründe ısrar edenleri affetmiyor. En azılı kâfir bile tevbe edince tevbesini kabul ediyor. Önüne gelen Kur’an-ı kerime yalan yanlış mânâ veriyor. Bir de, Ben Kur’an’dan söylüyorum, delilim âyettir diyor. Kendi anladığını din zannedip, nakle itibar etmeyenlerin dine verdikleri zarar büyük olur. Resulullah'a dil uzatmak Sual S. Ebediyye’de Peygamber efendimize dil uzatanın tevbesinin kabul olmadığı yazılıdır. Hangi mezhepte tevbesi kabul olmuyor? CEVAP Sadece Hanbelî’de tevbesi kabul olmuyor. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki Hanbelî âlimlerine göre, Peygamber efendimize dil uzatanın tevbesi kabul edilmez. İmam-ı a'zam ile İmam-ı Şâfiî’ye göre tevbe ederse tevbesi kabul edilir. Redd-ül-muhtar Mir’at-i Kâinat kitabında diyor ki Resulullah'ın “sallallahü aleyhi ve sellem” zevceleri ve kızları “radıyallahü teâlâ anhünne” dünyadaki kadınların hepsinden üstündür. Zevcelerini kötüleyen için, Abdullah ibni Abbas hazretleri, Tevbesi kabul olmaz buyurdu. Âişe vâlidemize “radıyallahü anha” sövmek, Kur’an-ı kerimi inkâr etmek olacağı için küfür olduğunda sözbirliği vardır. Eshab-ı Kiram kitabı Bazı âlimler diyor ki Tevbesi kabul olmaz demek, Müslüman olması kabul edilmez demek değildir. Tevbe etse de dünyadaki cezadan kurtulamaz demektir. Zina eden tevbe etse de, sonra zinası meydana çıkarsa, yine dinen cezalandırılır. İçki içene, hırsızlık edene de dünyadaki cezaları verilir. Peygamber efendimize dil uzatan da tevbe etse de, Hanbelî mezhebinde dünyada cezalandırılır. Sual Yeni Müslüman olanın ve bozuk inanışları olup tövbe eden kimsenin, önceki işlemiş olduğu günahları affolur mu? Cevap Yeni Müslüman olan, imana gelen ve bidat inanışında olan sapık bir kimse, inkârına ve bozuk inanışlarına tövbe edince, bu inkâr ve bidat inanışlarına, bu zamandaki bozuk işlerini yapmamaya karar vermiş, niyet etmiş demektir. Bu niyetine karşılık olarak da, önceki işlemiş olduğu günahların hepsi affolur. Sual Zamanımızda, bir Müslümanın her gün tövbe etmesi gerekir mi? Cevap Bu zamanda bir Müslümanın her gün hakiki tövbe etmesi lazımdır. Tövbe edilen günah ve küfür, muhakkak affolur. Tövbe edilmezse, dünyada ve ahirette cezasını çeker. Pişman olup, tevbe etmelidir Sual Kul ve hayvan hakları dahil her işlenen günah için mutlaka tevbe etmeli, kul hakları için helalleşmeli midir? Cevap Konu ile alakalı olarak İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında buyuruyor ki “Kıymetli ömrümüz, günah işlemekle, kusur, kabahat yapmakla, yanılmakla, faydasız, lüzumsuz konuşmakla geçip gidiyor. Bunun için; tevbeden, Allahü teâlâya boyun bükmekten söyleşmemiz, vera ve takvadan konuşmamız hoş olur. Nûr sûresi, 31. âyet-i kerimesinde mealen; Ey müminler! Hepiniz, Allahü teâlâya tevbe ediniz! Tevbe etmekle kurtulabilirsiniz buyurmuştur. Tahrîm sûresi, 8. âyet-i kerimesinde mealen; Ey iman eden seçilmişler! Allahü teâlâya dönünüz! Halis tevbe edin! Yani tevbenizi bozmayın! Böyle tevbe edince, Rabbiniz, sizi belki affeder ve ağaçlarının, köşklerinin altından, önünden sular akan Cennetlere sokar buyurmuştur. En'âm sûresi, 120. âyet-i kerimesinde mealen; Açık olsun, gizli olsun günahlardan sakınınız! buyurmuştur. Günahlarına tevbe etmek, herkese farz-ı ayındır. Hiç kimse tevbeden kurtulamaz. Nasıl kurtulur ki, Peygamberlerin hepsi tevbe ederdi. Peygamberlerin sonuncusu ve en yükseği olan Muhammed aleyhisselâm buyuruyor ki; Kalbimde envâr-ı ilâhiyyenin gelmesine engel olan perde hasıl oluyor. Bunun için her gün, yetmiş kere istiğfar ediyorum. Yapılan günahta, kul hakkı bulunmayıp, zina yapmak, alkollü içki içmek, çalgı dinlemek, yabancı kadınlara bakmak, Kur’ân-ı kerimi abdestsiz tutmak ve yanlış inanışlara saplanmak gibi, yalnız Allahü teâlâ ile kendi arasında olursa, böyle günahlara tevbe etmek, pişman olmakla, istiğfar okumakla, Allahü teâlâdan utanıp, sıkılıp, Ondan af dilemekle olur. Farzlardan birini özürsüz terk etti ise, tevbe için, bunlarla birlikte, o farzı da yapmak lazımdır. Çünkü bir namazı vaktinde kılmayanın bunu kaza etmesi de farzdır. Günahta kul hakkı da varsa, buna tevbe için, kul hakkını hemen ödemek, onunla helalleşmek, ona iyilik ve dua etmek de lazımdır. Mal sahibi, hakkı olan ölmüş ise, ona dua, istiğfar edip çocuklarına, vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, mal ve parayı fakirlere verip, sevabını hak sahibine ve eziyet yapılana niyet etmelidir.” Çocuğunuz çok mu küfür ediyor? Çocuklar niçin kötü söz kullanır? Genellikle hangi yaşlarda kötü söz kullanırlar? Uzmanlar anlatıyor Ailelerden 'bizim evde hiç küfür edilmez. Bu çocuk nereden öğrendi bilmiyorum…. Devamlı kötü kelimeler kullanıyor, ne yaparsak yapalım engelleyemiyoruz" yakınmalarını sık sık duyarız. Çocuklar niçin kötü söz kullanır? Genellikle hangi yaşlarda kötü söz kullanırlar? Çocuk öğrenmeye çok açıktır. İyi şeyleri de kötü şeyleride kolay öğrenir. Bu yüzden çocuk eğitimi çok önemlidir. Bu nedenle anne babayı çocuk eğitimi için eğitmek gerekir. Çocuk evde kötü sözler duymuyorsa bile kreş çağndan sonra çevresinden bu tür sözler duyup öğrenebilir ve bunu anlamını bilmeden kullanabilir. Bu sözler öfke anında vurgulu kullanıldığı için çocuk bunun kişiyi kızdıracak birşey olduğunu bilir bu yüzden kullanır ama gerçek anlamını tam olarak kavramaz. Tabi daha büyük yaşlarda ergenlikte bilinçli küfürlerde söyleyebilir. Yani çocuk her yaşta kötü sözler öğrenir ve kullanır. Çocuk ailesinden veya dış etmenlerden tv, arkadaş vs. kötü sözleri duyabiliyor. Ayrıca bu kötü sözlerin ne manaya geldiklerini dahi bilmiyorlar. Bazı Aile, çocuk kötü söz sarf ettiğinde gülebiliyor veya çocuklarının küfür etmesi hoşlarına gidebiliyor. Ailenin yaptığı bu davranış doğrumudur? Niçin? Bazı aileler çok küçük yaştaki çocukların anlamını bilmeden söylediği küfürlere gülerek tepki verirler bu da çocuğun ilgi çekmesine neden olur ve çocuk tekrar ilgi çekmek için aynı küfürü tekrar tekrar söyler. Ailenin gülmesi çocuğun küfür etmesini pekiştirir. Bu nedenle aile çocuğun bu davranışı yapmaması unutmasını istiyorsa buna gülerek karşılık vermemelidir. Bazı ailelerde küfür eden çocuğuna 'ağzına acı biber sürerim, bak döverim' gibi sözler sarf edebiliyor. Bu davranış doğrumudur? Niçin? Bazen çocuk öfke ile küfür edebilir burada karşı tarafı kızdırmayı öfkelendirmeyi amaçlar ağzına acı biber sürerim, bak döverim' gibi sözler çocuğun bu davranışını pekiştirir daha çok tepki vermede geçiştirilmeli üzerinde durulmamalı sinirlendiğinizi hissettirmemelisiniz. Bu çocuğun o davranışını kötü söz söyleyen çocuklarına karşı sergiledikleri yanlış davranışlar nelerdir? Yalnış davranışlar olumlu yada olumsuz ya da gülme ve ya aşırı öfkelenme gibi aşırı tepkilerden uzak durup durumu geçiştirmeye çalışmalı konuyu değiştirmelidir. Gülme yada öfkeyle aşırı tepki verme küfür davranışını pekiştirir. Çocuğun öfkesi geçtikten sonra bu davranış hakkında konuşulabilir. Olumsuz davranış olduğu yapmaması gerektiği sakin bir dille çocuğa çocuklarda kötü sözleri önlemek için neler yapmalılar? Kötü sözleri duymasını aile engelleyemez fakat genel terbiye ve ahlak kurallarını çocuğuna kendi davranış ve yaşam tarzıyla öğreten aileler bundan korkmalarına gerek yoktur. Bir süre bu sözleri kullansa dahi bir süre sonra genel eğitim yapısına uymadığı için çocuk bu davranışını bırakacaktır. Yayınlanma Tarihi 28 Mart 2021 Pazar, 1111 ruhun kusması eylemidir ki sürekli küfür eden kusar da kusar;ruhu bulanmıştır bi kere... bazen bir bebek kadar masumdur surekli kufur eden insan. sakin sakin ortalikta salinirken, birileri gelir, zorla kufrettirir kendilerine. ulan etmeyeyim dersin, sakin olayim, terbiyeli olayim. yok. rahat durmazlar. illa isterler o lafi. verirsin da arkandan laflar doner''cok terbiyesiz ya'', ''ayy, o cok kufrediyor'', ''iyy pis herif''.hasiktir ordan! kalpazan ibne!inceleyelimesas cocuk cesas yavsak yy- naber lan pezevenk?*c- kotu. sermaye sikintim var. anani da alip gelsene?y- ...*c- falan da filan, bik bik da bik bik...*y- yarraaamiiiyeeeooooooooooo!*c- bamya ...*y- sen nerden ciktin lan got?*c- anamin ...*y- ulan var ya, senin anani sikerim!*c- sen once elini sik ...*y- senin ben gotunu sikeyim!c- sikemezsen ben seninkini sikerim.*y- ...*daha gider bu ornekler...simdi sorarim size ey sozluk ahalisi;hangisidir surekli kufur eden insan? hangi adamdir terbiyesiz? hangi adamdir igrenc olan?kimdir esas suclu? kimdir butun bunlarin sorumlusu?kim kufur ediyor amina koyayim? bu da mi gol degil be?bkz amina korum kalbini kirarim bu da esantiyonbkz arkadas ne sikildi ne sokuldu su ortamda be öncelikle bu entry'nin bol küfür içerdiği ikazını yaparak, küfürden ve bu tür insanlardan haz etmeyen biri olarak beni rahatsız ettiği için yazma gereği hissettiğimi belirtmek isterim...bu kişi geçen gün tanışmak zorunda kaldığım bir arkadaşımın arkadaşı tam olarak...her lafın sonuna bir insan neden amına koyayım ekler ki diye düşünmeye teşvik etti beni eksik olmasın? aldığı fotoğraf makinesini ve yaşadığı süreci anlatırken otuz cümle kurduysa otuz kez de amına koyayım dedi...işin garibi anlattığı şeyin ne olduğunu önemsemeden her lafın sonuna sanki zorundaymış gibi eklemesi ve yanımıza gelen ev arkadaşına orospu çocuğu diye seslenmesi...aralarında konuşurken ananı şeklinde birbirleriyle atışmaları daha neler neler...yarım saatte bol küfürden beynim bir süreliğine tüm fonksiyonlarını yitirdiği gibi, bir statta edilebilecek tüm küfürleri tek bir kişinin ettiğini görünce hem şaşırdım, hem acayip rahatsız oldum...tamam samimi arkadaşlarının arasında küfürlü konuşursun eyvallah ama ilk kez tanıştığın birinin yanında ananı konuşmalar ne lan? bunu okuyorsan eğer o gün söyleyemedim ama şuan söylüyorum adam ol akıllı ol... nefret dolu bir zavallıdır. aynı otelde çalışıyoruz bir tanesiyle. üstelik henüz lise öğrencisi, haline getirmiş; gündelik konuşmalarda bile birine koymadan, bir yere sokmadan rahat edemiyor..ilk günlerde tatlı sert uyarılarla düzeltmeye çalıştık, ama bir sonuç ofise çağırdım. birdaha ağzından küfür duyduğum takdirde haftalık iznini iptal edeceğimi, devam etmesi durumunda ise stajını yakacağımı söyledim. - çok sinirlensen bile, küfretmek yerine sen haksızsın de karşındakine. küfüre ağzını alıştırma. üstelik burası bir işyeri.+tamam sabah otele girdiğimde, resepsiyonistle tartışırken geldiğimi görünce, önce korktu. sonra hızını alamayıp, güne fıkra tadında başlamamı sağlayan şu cümleyi de haksızsın. anan da haksız. eben de haksız.!! küfür, içerikleri nedeniyle özellikle erkeklere kendini iyi hissettirmektedir. bir olay, bir kişi, durum veya düşünce karşısında kendini güçsüz hisseden erkek cinsel argo kelimeler kullanarak güçlü hissetmeye çalışır. o kelimeler gizli bir tatmin kaynağıdır. çünkü penisi erkeğin gücüdür. âciz kaldığında da bu gücü ortaya çıkarmak ister.freudian yaklaşım baz alınarak açıklanmıştır. küfür etmeden konuşmak varken niye küfürlü konuşuruz hiç bilmem. galiba toplumun bize dayattıklarını sorgulamadan almayı sevdiğimiz için. bu öyle bir hal almış ki, küfürlü konuşmayanlar kınanır hal gelmiş. bir parçamız gibi adeta küfürlerimiz. küfürlü konuşanları severiz, küfürlü diziler filmler bizi çeker, küfür eden teyze videosunu görünce, “işte tam bir anadolu kadını,” der, mutlu oluruz! kuran öyle gerçekçi bir kitap ve islam öyle kolaylaştırılmış bir din ki, allah, zulme uğrayana bunun iznini dahi veriyor. çünkü insan zulme uğradığında gerçekten kendine hakim olamayabiliyor, belki küfür etmese daha kötü bir şey yapacak, sinirle ağzından kötü sözler dökülebiliyor. allah da bunun iznini veriyor. fakat tabi biz zulüm gördüğümüzden ötürü değil keyfimizden küfür ediyoruz. fakat ayette gördüğünüz gibi, allah, bunu sevmediğini dilimiz ile alakalı yasaklarveya buradan özellikle facebook üzerinden bazı kişilere ağzı alınmayacak küfürleri edenide gördü bu bünye adam renta karcı bir gün tanımadığı birine kiralık araç veriyor ve araç birtürlü geri gelmiyor aracı kiralayan şahsın tokatcı olduğu ortaya çıkıyor buna sinirlenen renta karcı esnafımız polise gidiyor adam bir türlü bulunamıyor facebook sayfasından bu kişinin adını soy adını ve fotorafını paylaşıp öyle bir küfür ediyorki sayfasındaki eş dost akraba sına aldırmadan içini boşaltıyor tabi bu durum günlerce devam ediyor hatta bu kişiyi bulana ödül vereceğinide bildiyor ama tokatcı yine bulunamıyor renta karcı arkadaşım yaptığından utanmış olsa gerek bir gün yazdığı bütün küfürleri siliyor nedenlerine bakacak olursak toplum yapısının bozulduğunu düşünüyorum beyniniz varsa küfürlü söz söylemeyin ve yazmayın. bazıları da var ki eleştireyim derken hakaret etmeden kendini alıkoyamıyorlar. hakaret etmekle eleştirmek aynı şey değil. hakaret etmeden neden konuşamıyoruz? benim düşüncem bu tür insanların karşısındaki kişiye benim kelime dağarcığım bu kadar, ancak seni bu şekilde küçük düşürebilirim mesajı barındırıyor. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. Allaha ve Dine Sövme Hakkında Yargıtay Kararları YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ E. 2000/133 K. 2000/286 T. • MÜTECAVİZ SARHOŞLUK TCK 175. Maddedeki Suçun Oluşması İçin Özel Kast Aranması • ALLAH`A KİTABA SÖVME Özel Kast • ÖZEL KAST TCK 175. Maddedeki Suçun Oluşması İçin • CEZA TAYİNİ Diğer Suçlardan Asgari Hadden Ceza Verilmesine Rağmen Başbakana Hakaret Suçundan Gerekçe Gösterilmeden Üst Sınırdan Üst Sınırdan Verilmesi 765/ ÖZET Tck`nun 175. Maddesindeki suçun oluşması için özel kastın bulunması gerekir. diğer suçlardan tayin olunan temel ceza asgari hadden verilirken başbakana hakaret suçunda asgari hadden uzaklaşılması yasaya aykırıdır. DAVA Cumhurbaşkanına gıyabında hakaret görevli memura etkin direnme. Allah`a kitaba sövme ve saldırgan sarhoşluktan sanıklar ve yapılan yargılamaları sonunda Mahkumiyetlerine dair Karaburun Asliye Ceza Mahkemesinden verilen gün ve 1997/16 Esas 1998/66 Karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi sanıklar vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü KARAR Sanıklar vekilinin mütecaviz sarhoşluk suçuna ilişkin temyiz isteminin incelenmesinde Suç tarihi ile inceleme tarihi arasında 102/5 ve 104/2. maddelerin de belirtilen zamanaşımı tahakkuk ettiğinden hükmünün bozulmasına, 322. maddesine istinaden kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına. Sanıkların diğer suçlarına yönelik temyize gelince; Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine Ancak; 1 – Ceza Genel Kurulunun yerleşik içtihatlarına göre, 175. maddesindeki suçun oluşması için özel kastın bulunması gerektiği. Oluşa, dosya kapsamına nazaran sanıkların Allah`a ve kitaba sövmek için özel kasıtları olmadığı halde bu suçtan beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi, 2 – Sanıklar hakkında diğer suçlarından tayin olunan temel ceza asgari hadden verilirken Başbakana hakaret suçundan asgari hadden uzaklaşılması ve gerekçe gösterilmeden 273. maddesindeki arttırımın üst sınırdan tayini suretiyle çelişkiye düşülmesi, Kanuna aykırı sanıklar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2000/4-116 K. 2000/121 T. • KUTSAL DEĞERLERE HAKARET Özel Kast • ALLAHA VE DİNE SÖVME Özel Kast • ÖZEL KAST Kutsal Değerlere Hakaret Suçu 765/ ÖZET Kutsal değerlere hakaret suçunun oluşabilmesi için sanığın doğrudan doğruya allah`a, kitaba ve dinlere yönelik ve onları hedef alan bir saldırı anlayışının sonucu olarak hareket etmesi gerekir. DAVA Kutsal değerlere sövmek suçundan sanıklar Y. ve F.`nin 175/3, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca sonuçta lira ağır para cezasıyla cezalandırılmalarına ve cezalarının ertelenmesine ilişkin Hadim Asliye Ceza Mahkemesi`nce verilen gün ve 6/29 sayılı hüküm, sanıklar tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesince gün ve 8010/10257 sayı ile; “Oluşa uygun kabule göre, köyde kahvehane işleten sanık Y.`nin köy muhtarı olan diğer sanık F. tarafından Kaymakamlığa şikayeti üzerine, çıkan tartışmanın kavgaya dönüşmesi birbirlerine, dine, imana ve Allaha karşı sövülmesi eyleminde, küfürlerin muhataplarının sanıklar olduğu Allah, din ve imanı tahkirde özel kastı gösterir bir durum mevcut olmadığı anlaşılmakla, yüklenen eylemin 482/3. maddesine uyduğunun gözetilmemesi” isabetsizliğinden oyçokluğuyla bozulmuştur. Yerel mahkeme ise gün ve 6/26 sayı ile; “3369 sayılı Yasa ile düzenlenen 175/3. maddesindeki suç, Yargıtay gün ve 4/39-114 sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere, genel kasıtla işlenebilen suçlardandır. Yasa koyucu kişileri araç kılarak bu kavramlara sövmeyi cezalandırma amacını gütmüştür.” gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir. Bu hükmün de temyizen incelenmesi sanıklardan Y. tarafından istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istekli günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Oluş ve sübutunda uyuşmazlık bulunmayan somut olayda; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; sanıkların kavga sırasında birbirlerine hitaben, “senin dinini, imanını, kitabını, Allah`ını sinkaf ederim” biçimindeki sövmelerinin TCY.`nin 175/3. maddesinde düzenlenen, kutsal değerlere hakaret suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkindir. Uyuşmazlık konusunun çözümünde sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşabilmek için din hürriyetine karşı işlenen fiilerin suç olarak kabulü ile korunmak istenilen hukuki yararın ne olduğunun belirlenmesinde zorunluluk vardır. Bu konuda üç ayrı görüş ortaya çıkmış olup, ülkeler benimsedikleri görüş doğrultusunda ceza yasalarında konuya ilişkin sistemlerini oluşturmuşlardır. Bu görüşlerden ilkinde dinin bizatihi kendisinin korunduğu, ikincisinde korunanın kişi veya grupların dini hisleri, duyguları olduğu ve üçüncüsünde ise din suçlarıyla dini faaliyet ibadet, ayin, dini tören gibi özgürlüklerin korunduğu kabul edilmiştir. Ceza Yasamızın din suçlarına ilişkin sistematiği ile düzenleniş biçiminden bu suçlarla dini özgürlüklerin korunmuş bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, 175. maddesi, Türk Ceza Yasasının “Hürriyet Aleyhine İşlenen Cürümler” başlığını taşıyan ikinci babının, “Din Hürriyeti Aleyhinde Cürümler” başlıklı ikinci faslında yer almaktadır. Bu faslın 175, 176 ve 177. maddelerinde uzun bir süre herhangi bir değişiklik yapılmamış; tarihinde yürürlüğe giren 3255 sayılı Yasa ile 175, 176, 177 ve 178. maddeler yeniden düzenlenmiştir. 175. maddesi, değiştirilmeden önce; “Her kim Devletçe tanınmış olan dinlerden birini tahkir maksadıyla dini işlerin yahut ibadet ve ayinin icrasını men veya ihlal ederse, bir aydan altı aya kadar hapis olunur ve otuz liradan ikiyüz liraya kadar ağır cezayı nakti alınır. Eğer bu fiilin işlenmesi zamanında cebir ve şiddet ve tehdit veya tahkir vaki olmuş ise fail üç aydan üç seneye kadar hapis ile cezalandırılır. Din ve mezheplerden birini tezyif veya tahkir yolunda neşriyatta bulunanlar bir aydan altı aya kadar hapis ile cezalandırılır” hükmünü taşımakta iken; 3255 sayılı Yasanın 1. maddesi ile; “Her kim semavi dinlerden birine ait dini işlerin yahut ibadet ve ayinin yapılmasını men veya ihlal ederse altı aydan bir yıla kadar hapis ve beşbin liradan yirmibeşbin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. Eğer bu fiilin işlenmesi sırasında cebir, şiddet, tehdit veya hakaret vaki olmuş ise, fail bir yıldan iki yıla kadar hapis ve onbin liradan ellibin liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Her kim Allah`a veya semavi dinlerden veya bu dinlerin peygamberlerinden veya mukaddes kitaplarından veya mezheplerinden birine hakaret ederse; bir kimseyi dini inançlarından veya mensup olduğu dinin emirlerini yerine getirmesinden veya yasaklarından kaçınmasından dolayı kınar, tezyif veya tahkir eder yahut alaya alırsa altı aydan bir yıla kadar hapis ve beşbin liradan yirmibeşbin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. Üçüncü fıkrada yazılı suçlar basın, yayın yolu ile işlenirse, ceza bir misli arttırılarak hükmolunur. Birinci fıkrada yazılı suçların basın ve yayın yolu ile teşvik ve tahrik edilmesi halinde aynı ceza uygulanır.” şeklinde yeniden düzenlenmiş, bu düzenlemenin nedeni ise; değişikliğe ilişkin madde gerekçesinde; “175. maddede “Devletçe Tanınmış Olan Dinlerden Birini” tabiri yerine “Semavi Dinler” tabiri kullanılarak maddenin muhtevası düzeltilmiş, ayrıca Dine ve Dini değerlere doğrudan sataşanlara, tahkir edenlere veya hareket edenlere ceza verilmesi madde muhtevasına dahil edilmiş, bu suretle 175. maddeye işlerlik getirilmiştir.” şeklinde belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesinin gün ve 11/26 sayılı Kararı ile, “… Din özgürlüğüne karşı işlenen cürümlerde korunmak istenilen hukuki yarar bizatihi din değil, kişinin dini inanç ve din duyguları olduğuna göre 175. maddenin eski metninde yer alan, kamu ve Devlet düzenine aykırı olmayan, kanunların açıkça yasaklanmadığı dinler şeklinde anlaşılan “Devletçe tanınan dinler” ibaresinin semavi dinler olarak değiştirilmiş bulunması 175. maddenin uygulama alanını oldukça sınırlamış, kimi din ve itikatlerin bu yolla tesis edilmiş bulunan hukuki himayenin dışında kalmaları sonucunu doğurmuştur. Modern devlette din, kimi haklara sahip olmanın bir şartı değildir. Günümüzde devlet, vicdan hürriyetine olabildiğince saygılı bünyesinde çeşitli din ve mezheplere inançlara ve bunlara ait teşekküllere yer veren bir kurumdur… Anayasanın 24. maddesinde ifadesini bulan ve Anayasa güvencesinde olan din ve vicdan özgürlüğü sadece Semavi dinlere inananlara özgü bir temel hak niteliğinde değildir. Bu ayrım; Anayasanın 2. maddesinde ve başlangıç bölümünde ifadesini bulan laik devlet düzeni esaslarına ve herkezin din ve vicdan özgürlüğüne sahip olduğunu ilan eden ve bu özgürlüğün güvencesini getiren, Anayasanın 24. maddesi ve 10. maddesinde ifadesini bulan yasa önünde eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir” gerekçeleriyle 3255 sayılı Yasa ile değişik 175 ve 176. maddelerinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmiştir. İptal kararından sonra Yasama organınca gün ve 3369 sayılı Yasa ile 175 ve 176. maddeleri yeniden düzenlenmiş, ancak maddelerde yer alan “Semavi Dinler” ibaresi “Dinler” olarak değiştirilerek, diğer düzenlemeler önceki Yasada olduğu gibi korunmuştur. Bu belirlemeler ışığında 175. maddesinin 3. fıkrasında yer alan suçun oluşabilmesi için, Allah`a veya dinlerden birine veya bu dinlerin peygamberlerine ya da kutsal kitaplarından veya mezheplerinden birine haaret edilmesi veya bir kimsenin dini inançlarından veya mensup olduğu dinin emirlerini yerine getirmesinden yahut yasaklarından kaçınmasından dolayı kınanması, tezyif değersiz olarak gösterme, eğlenme veya tahkir aşağılama, hor görme edilmesi, alaya alınması gerekir. Eylem doğrudan doğruya Allah, din, peygamber, mezhep kavramlarına yönelik ve onları hedef alan bir saldırı anlayışının sonucu olarak işlenmeli yani fail bu değerlere yönelik özel kastla hareket etmiş olmalıdır. Eylemin bizzatihi maddede sayılan değerlere yönelik olması gerektiği, 3255 sayılı Yasanın değişiklik gerekçesinde, “Dine ve dini değerlere doğrudan sataşanlar, tahkir edenlere veya hakaret edenlere ceza verilmesi madde muhtevasına dahil edilmiştir” ibaresiyle açıklanmış, failde özel kastın bulunması gerektiği Yargıtay Ceza Genel Kurulu`nun gün ve 153/305, gün ve 152/215 sayılı, gün ve 319/12 sayılı, gün ve 57/80 sayılı, gün ve 169/196 sayılı Kararlarında vurgulanmış, doktrinde de; suçun oluşumu için özel kastın aranması gerektiği belirtilmiştir. Nitekim Prof. Dr. Artuk İstanbul Barosu Dergisinde yayınlanan makalesinde; “Faslın başlığında `Din Hürriyeti Aleyhine Cürümler` ibaresine yer veren ve böylece dini inanç ve ibadeti bir hürriyet meselesi olarak ele alan Kanun koyucunun 175. maddesinin 3. fıkrasında bu görüşünü terkettiği ve dolayısıyla kurduğu sisteme aykırı hareket ettiği sonucuna varılamaz. Öyleyse üçüncü fıkrayı, kutsal değerlere, hakaret suretiyle dini inanç hürriyetinin ihlali şeklinde anlamak gerekir. Fıkrada özel kastın varlığına işaret eden bir ibareye yer verilmemesi somut olayda özel kastın ispatının zor olduğundan dolayıdır. Bu hususun açıkça belirtilmemesi manevi unsurun niteliğini değiştirmez” şeklinde bu suçun oluşumu açısından failde özel kastın bulunması gerektiği yönünde görüş açıklanmıştır. Öğretide, din suçlarında özel kasta yer verilmemiş olduğunu öngören görüşler de bulunmasına karşın Prof. A. Önder , faillerinin bu suçlardan dolayı cezalandırılabilmeleri için tahkir ve tezyif özel kastını taşımaları gerektiğini ileri süren görüşler ağırlıktadır. Prof. Dr. F. Erem, TC. Hukuku C. 3 Sh. 196 vd., Prof. Dr. Ç. Özek Türkiye`de Laiklik, Sh. 236 vd., Prof. Dr. M. E. Artuk, A. Gökcen, A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuk Özel Hükümler sh. 85 vd. gibi Türk Ceza Kanunu 1997 Tasarısının, yürürlükteki 175. maddenin 3. fıkrasına tekabül eden 169. maddesinin 3. fıkrasındaki “Her türden dinsel inancı benimsemiş kişilerin bu inançlarını tahkir ve tezyif kastıyla, din bakımından belirlenmiş temel değerlere hakaret eden kişiye…” şeklindeki düzenleme de, uygulama ve öğretideki, müsnet suçta özel kastı arayan genel kabule yönelik bir doğrultuda bulunmaktadır. Somut olayda, köyde kahvehane işleten sanık Y.`nin köy muhtarı olan diğer sanık F. tarafından Kaymakamlığa şikayet edilmesi üzerine, aralarında çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğü, sanıkların tartışma esnasında birbirlerine hitaben “Senin dinini, imanını, kitabını, Allah`ını sinkaf ederim” şeklinde küfrettikleri, küfürlerin muhatabının şikayetçiler olup, Allah, kitap ve dini tahkir özel kastını gösterir bir halin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. İsnat edilen suçun oluşabilmesi için sanığın doğrudan doğruya bu kurum ve kavramlara yönelik ve onları hedef alan bir saldırı anlayışının sonucu olarak hareket etmesi gerekir. Sanığın eyleminde “Özel kast öğesi” bulunmadığından yüklenilen kutsal değerlere sövme suçu oluşmamış olup, eylem 482/3. maddesinde düzenlenen ve koğuşturması şikayete bağlı alenen sövme suçunu oluşturmaktadır. Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün açıklanan nedenlerle bozulmasına, bozmanın 325. maddesi uyarınca hükmü temyiz etmeyen diğer sanığa sirayetine, şikayetten vazgeçme nedeniyle 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak kamu davalarının 489. maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilmelidr. Çoğunluk görüşüne katılmayan iki kurul üyesi; “3369 sayılı Yasa ile yeniden düzenlenen 175. maddesinin 1. fıkrasında olduğu gibi 3. fıkrasındaki, Allah`a, dinlere, dinlerin Peygamberlerinden ya da Kutsal Kitaplardan veya mezheplerden birine hakaret suçunun oluşabilmesi için genel kast yeterlidir. Ayrıca, özel kast aranmaz. Zira, bu suç din hürriyetine karşı cürümler içerisinde düzenlenmiş olup, dinsel duygulara karşı işlenen suçlar da, bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bu itibarla kişileri araç yaparak bu kavramlara sövmeyi Yasa Koyucu cezalandırmayı amaçlamıştır. Bu tür sövme ve hakaretler karşısında dinsel duyguları çiğnenen toplumun tepki gösterdiği ve bu duygunun yaptırımla koruma altına alındığı bir gerçektir. O halde, 175/3. maddesindeki suçun oluşması için genel kast yeterli bulunduğuna göre, sanıkların birbirlerine; “Senin Allah`ını, dinini, Kitabını ederim” demek suretiyle birbirlerinin dini duygularına yönelik olarak hakaret ettiğinden, yüklenen suçun yasal unsurları oluşmuştur.” gerekçesiyle hükmün onanması yönünde oy kullanmışlardır. SONUÇ Açıklanan nedenlerle; Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, bozmanın 325. maddesi uyarınca hükmü temyiz etmeyen diğer sanık sirayetine, sanıklar karşılıklı olarak şikayetten vazgeçtiklerinden 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak haklarındaki davaların 489. maddesi uyarınca düşürülmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, tebliğnamedeki isteme uygun olarak günü oyçokluğuyla karar verildi.

allaha küfür edene ne yapmalı